Bu cümleyi bir yerde okuyup hemen altını çizip almıştım. Ne kadar doğru ve sade bir tanım. Bazen çaresizliği, bazen kaybı, bazen başarısızlığı, bazen de sevgisizliği veya kötülüğü anlıyoruz. Bir şeyin olmayacağını veya olacağını anlıyoruz. Hatta bazen de mutluluğumuzu anlıyoruz ve ağlıyoruz.
Ağlamak, anlamayla birlikte görmeyi, duymayı ve kabul etmeyi de temsil eder aslında. Bu yüzden ağlamak en insani eylemlerden biridir. Şeffaflaştıran bir yanı da vardır. Koruyucu maskelerimizin verdiği solukluktan arındırır, kanlı ve canlı görünmemizi sağlar bir anda. “Diğerleri ne düşünür?” demeden en insani yanın gösterimidir, ağlamak.
Ağlamanın güçsüzlük-zayıflık olarak algılandığı sosyal normlara sahibiz. Hatta yaşanılan büyük kayıplarda bile kişinin ağlamasını engellemeyi görev edinen bir kitle ile yetiştik, onları izledik ve belki taklit ettik. Bu sosyal normlar çok yerleşik, çok kuvvetli inançlardan oluştuğu için ne ağlayabildik ne de anlayabildik.
Halbuki ağlamak cesaret ister. Hem duygularla yüzleşmeyi, hem de sosyal normlar dışına çıkmayı gerektirir. Duyguları bastırmamak, yüzleşmekten kaçmamak, yeterli dikkati vermek ve nasıl başa edeceğini anlamak güçtür esas. Ağlamak duygusal yükü hafiflettiğimiz, çok özel bir vakittir aslında.
Ben ağlayamıyorum diyen insanlar vardır. Göz yaşları biter mi bilmiyorum ama çocukluğumdan beri bol bol göz yaşı döken bir insan olmama rağmen benimki henüz bitmedi. Çok zor şeyler yaşadığım için değil. Film izlerken bile savaşta atlar ölse, bir çocuk hasta olsa, zengin kızla fakir oğlan kavuşamasa, iç çeke çeke ağlardım hep. Anneannem de bir zamanlar masumca; ağlamayım diye bunların gerçek olmadığını, sadece bir film olduğunu, rol yaptıklarını anlatmaya çalışırdı bana. Ama gerçekte bunlar var; şu an yaşanıyor veya geçmişte bir gün yaşandı ve benim başıma gelip gelmediği fark etmez.
Çocukken film izlerken ağlıyorum diye bana çok güldükleri olurdu. Eminim koltuğun bir köşesinde kendi kendine hıçkırarak ağlayan bir çocuk o an için komik bir görüntü oluşturuyordur zaten. Bunu şimdi anlayabiliyorum ama o zamanlar, bir çocuk için oldukça sinir bozucu bir durumdu. Ben hala filmlerde bile duygulanıp ağlayan bir insanım ve hala “Buna niye ağladın şimdi?” diye soranlar oluyor. Artık, “Ne olmuş? Ağlıyorum veya anlıyorum işte.” diye cevap verebiliyorum. Ben ağlayamıyorum diyen insanların da göz yaşlarının olmadığından değil, duyguları bastırmayı ve yüzleşmemeyi tercih ettiklerinden olduğunu biliyorum.
Gündelik yaşamımızda kendimiz için veya bir başkası için ağlamamıza neden olacak birçok şey olabilir. Ağlamanın duygusal alanda sağlıklı ve dengeli kalmanın önemli bir parçası olduğunu unutmayın. Elbette burada anlatmaya çalıştığım şey ağlayacak yer aramak değil, ağlamaktan çekinmemek ve duygulara temas etmek.