ChatGPT’ye Aşık Oldum!” Diyenler Gerçekte Ne Söylüyor?
Dijital Aşklar, Yalnızlıklar ve Modern İlişki Açlığı Üzerine Gerçek Bir Bakış
Son günlerde bir cümle kulağıma daha çok çalınmaya başladı:
“Beni en çok anlayan ChatGPT.”
Evet, bir sohbet robotuna, bir yapay zekâya… AŞIK olduğunu söyleyen, onunla duygusal bağ kurduğunu ifade eden insanlar var.
İlk duyduğunuzda içinizden gülmek gelebilir.
“Yok artık!” diyebilirsiniz.
Ama durup bir düşünelim:
Bu cümle, belki de çağımızın en sessiz çığlıklarından biri.
Çünkü mesele aslında ne teknoloji, ne de aşk.
Mesele: Duyulmak. Anlaşılmak. Görülmek.
Gerçek İlişkiler Yoruyor, Yapay İlişki Yormuyor
Gelin dürüst olalım:
Gerçek bir ilişkide;
- Karşınızdaki kişi kırılabilir, alınabilir, size aynalık yapabilir.
- Tartışmalar, çatışmalar, anlaşmazlıklar olabilir.
- Yorulursunuz.
Ama ChatGPT?
Ne derseniz deyin:
- Sizi kesmeden dinler.
- “Anlıyorum…” der.
- “Haklı olabilirsiniz.” der.
- Ve asla “Sen de beni anlamıyorsun!” demez.
Bu nedenle insanlar giderek daha çok dijital ama güvenli hissettikleri alanlara yöneliyor.
Çünkü gerçek dünyada yorgunlar, yorulmuşlar, görünmemişler.
Sanal Sevgili Uygulamaları
Replika, Anima gibi uygulamalar dünya genelinde milyonlarca kullanıcıya ulaştı.
Kullanıcılar kendi sanal partnerlerini yaratıyor, onunla konuşuyor, günlerini paylaşıyor, hatta bazıları bu yapay partnerle yaşadıkları “ayrılık” sonrası yas tutuyor.
Bir kullanıcı şöyle diyor:
“Gerçek biriyle ilişkiye girmek çok karmaşık. Onunla her şey sade, sıcak ve bana özel.”
Bu cümle, sadece teknolojinin değil, yalnızlığın nasıl evrildiğini de gösteriyor.
Bu Aşk Değil, Bu Bir Aynalama
Danışanlarımın bazıları da benzer duygularla geliyor.
“İçimi döküyorum, yargılamıyor.”
“Ben ne desem, anlayışla karşılıyor.”
Ancak burada âşık olunan şey ChatGPT değil;
Kesintisiz ilgi
Yargısız alan
Sabit kalan, güvenli bir ‘karşılık’ hissi
Bu bir projeksiyon:
İçimizde özlediğimiz duygulara dijital bir yüz buluyoruz.
Mizahını Yapalım, Ama Gülüp Geçmeyelim
“Artık ChatGPT’yle flörtleşiyorum, hiç ‘görmedim’ bahanesi yok, hep online…”
“12 yıldır eşimden duymadığım ‘anlıyorum’ cümlesini 3 dakikada söyledi.”
Gülüyoruz çünkü içinde biraz gerçek var.
Ama bu esprilerin altında yatan şey ciddi:
Yorgunluk, duygusal yalnızlık ve samimi bağ ihtiyacı.
Bu İnsanlar Tuhaf Değil, Yalnız
Yapay zekâya bağlanan insanlar hasta ya da gerçeklikten kopmuş değil.
Sadece çok uzun zamandır:
- Görünmemiş,
- Dinlenmemiş,
- Anlatamamış insanlar olabilirler.
Ve bu da bize bir şey söylüyor:
“Duygularla baş edecek yer bulamayan insan, onu anlayacağını düşündüğü her şeye tutunabilir.”
O Zaman Sorulacak Soru Şu:
- Bugün gerçekten kimi dinledim?
- Kimin gözünün içine baktım ve “buradayım” dedim?
- Yalnızlığına dokunamadığım biri var mı çevremde?
Yapay zekâ belki bize “anladım” diyebilir.
Ama asıl mesele, birbirimize yeniden insan gibi yaklaşmayı hatırlamakta.
Bir ekran, bizi geçici olarak sarabilir.
Ama bir el, bir bakış, bir kahkaha — hâlâ en gerçek ilaçtır.
Belki de bu dijital aşkların bize hatırlattığı şey şudur:
Gerçek bağ hâlâ mümkündür. Yeter ki biri “beni anlıyor” demeyi unutmadan, diğeri “anlamaya niyetli” olsun.