Prenses Erkekler: Modern İlişkilerin Yeni Masal Kahramanları

Bir zamanlar masallarda, duygusal ve hassas olan hep “prenses”ti.
Nazlıydı, beklentileri vardı, özel hissetmek isterdi.
Ama zaman değişti…
Şimdi o taç yer değiştirdi — modern ilişkilerin sahnesinde prenses erkekler var.

Küskünlüğü zarif, ilgisizliğe tahammülsüz, duygusal onaya bağımlı…
“Bir şeyim yok” deyip surat asan, “beni anlamıyorsun” diyen ama
kendini anlatmayan bir nesil.
Sevilmek istiyorlar, evet — ama çaba göstermeden, sınır koymadan,
karşısındakini duymadan sevilmek istiyorlar.

“Erkekler de duygusal olabilir” dedik ama…

Galiba biraz dozunu kaçırdık.
Yıllarca “erkek ağlamaz” denilen bir kültürden,
“beni neden hemen aramadın veya yazmadın, ilgini mi kaybettin”, “görüldü atmışsın, sen hayırdır…” diyen bir nesle geldik.

Aslında bu dönüşümün altında büyük bir sosyal dalga var.
Tüm dünyada erkeklik rolleri değişiyor.
Araştırmalar gösteriyor ki; artık erkekler sadece güçlü görünmek istemiyor
sevilmek, fark edilmek, duygusal bağ kurmak istiyor.
Ama bu geçiş sancılı…
Çünkü  “güçlü ol”, “zayıf görünme”, “duygularını sakla” kodlarıyla büyüdüler.
Yani bir yanları prenses gibi özel hissetmek isterken,
diğer yanları duygularını bastırmaktan kopamıyor.
Sonuç: Kırılganlıkla kibir karışımı bir duygusal karmaşa.

 Prenses erkek kimdir peki?

Basitçe söyleyelim:
İlgisizliğe dayanamaz ve karşısındakinin ilgisine doymaz.
İletişim ister ama zorlandığında susar.
Küser, bekler, imalı konuşur.
Ve en çok da şunu ister: “Beni sen çöz.”

Duygusal olarak merkezde olmayı sever,
ama duygusal emeği paylaşmakta zorlanır.
Çünkü o, ilişkiyi bir ortaklık değil,
kendine gösterilen özenin aynası olarak görür.

Profesyonel açıdan baktığımda bu tablo genellikle çocuklukta şekillenir.
Bir erkek çocuğu sürekli “sen özelsin” mesajıyla büyür ama
sınır, sorumluluk, empati öğretilmezse,
yetişkinliğinde sevgi “hizmet” gibi algılanır.
Ona göre sevilmek; ilgilenilmek, aranmak, beğenilmek, onaylanmaktır.
Ama aynı ilgiyi göstermek?
O kısım genelde “ben zaten buradayım” noktasında biter.

 Kadınlar açısından zorlayıcı bir denge

Bir kadın olarak söylüyorum;
prenses erkekler sevimli başlar, yorucu biter.
İlişkinin ilk zamanlarında o incelik, o hassasiyet etkileyicidir.
Ama bir süre sonra aynı incelik, duygusal talep hâline gelir.

Kadın, destek olmaktan bakım vermeye,
anlayış göstermekten duygusal ebeveynliğe geçer.
Ve tam o anda “eş” değil, “terapist” gibi hissetmeye başlar.
İşte o noktada sevgi ve tutku biter.

Modern maskülenlik: kırılgan ama dirençli

Bugün dünya çapında yapılan birçok araştırma aynı şeyi söylüyor:
Erkeklik, tarihinin en büyük kimlik dönüşümünü yaşıyor.
Yeni nesil erkekler duygularını konuşuyor, terapiye gidiyor,
eşit ilişki istiyor, bu güzel bir gelişme.
Ama bu süreçte bir kısmı duygusal olgunlukla duygusal konforu karıştırıyor.

Yani hislerini paylaşmakla, duygusal sorumluluk almak arasındaki farkı
henüz tam öğrenemediler.
Prenses erkek, duygularını ifade eder ama
karşısındakini duymakta zorlanır.
Çünkü “ben ne hissediyorum?”
sorusuna alışkındır, “karşımda ne hissediliyor?” sorusuna değil.

 

Prenses erkek:

  • İlgisiz kaldığında “soğudun mu?” der,
    ama kendi ilgisizliğini “yoğunum” diye geçiştirir.
  • Story’ni beğenmez ama beğenilmemeyi olay yapar.
  • “Empati bekliyorum” der, ama empatiyi tek yönlü kullanır.
  • “İlişkide eşitlik olsun” der, ama inisiyatifi hep senin almanı ister.

Masallarda prensesler camdan ayakkabılarını kaybederdi,
şimdiki prenses erkekler WhatsApp’ta son görülmelerini.

 Sonuç: Kimse kimseyi kurtarmasın artık

Belki de artık masalları yeniden yazmanın zamanı geldi.
Kimse kimseyi kurtarmasın.
Herkes kendi duygusunu büyütsün.
Çünkü olgunluk, ilgi görmekte değil,
karşındakini gerçekten görebilmekte başlar.

Eğer ilişkilerde roller yer değiştiyse,
artık “prenses erkekler” de duygusal büyümenin sorumluluğunu almalı.
Çünkü sevgi, tek taraflı bakım değil,
iki tarafın da yetişkin kalabildiği bir denge hâlidir.

Hiçbir prenses, duygusal olgunluğu bekleyerek bulmamıştır diye düşünüyorum.
Kendi iç krallığımızı kuralım.

 

Sevgiyle kalın…

Uzman Aile Danışmanı Emel Çetin Yalçın