Çift & Evlilik & Aile Danışmanlığı
Çift & Evlilik & Aile Danışmanlığı
Kişiler ruh eşini bulup sağlıklı bir ilişki yaşamayı hayal ederler. Sağlıklı ilişkiler benzerlik ve farklılıkların partnerlerce kabul edildiği ilişkilerdir.
Bu ilişkilerde yaşanan mutluluk, birçok kişi için hayatlarının en önemli değeridir. Yaşanan problemler kişilerin fiziksel ve ruhsal sağlıkları açısından son derece önemlidir, bu problemler yıkıcı etkilere de sebep olabilir.
Bu problemlerin çözümünde Çift, Evlilik ve Aile Danışmanlığı alanında uluslararası kabul görmüş ekollerin rehberliğinde danışanlarımıza, merkezimizde yüz yüze ve internet üzerinden online danışmanlık desteği vermekteyiz. Detaylı bilgi ve randevu almak için 0532 597 70 70 numaralı telefonu arayabilir veya Online Danışmanlık sayfamızdan talebinizi iletebilirsiniz. Destek verdiğimiz konuların başlıcaları şunlardır:
Hizmetler
Ailede İletişim Problemleri
İlişkilerin hepsinde en önemli nokta birbirini dinlemek, anlamak ve anlamaya çalışmaktır. Aile sistemi her zaman birbiri ile etkileşim içinde olan bir sistem olduğundan dolayı iletişim kurabilme, kendini anlatabilme sistem içindeki kilit noktadır. Duygu ve düşünceler olduğu gibi, abartılmadan ortaya konulmalıdır. Roller açık olmalı ve birbirini tamamlamalıdır. Ayrıca roller yaşa, cinsiyete, kültürel değer ve beklentilere uygun olmalıdır. Sorunlar şimdiki bağlam içinde ele alınmalıdır. Duygu ve düşünceler ifade edilirken yargılamaya gidilmemeli, kişiler kendi duygu ve düşüncelerini ifade edebilmelidirler. Duygu ve düşünceler, ne az ne de eksik, olduğu gibi ifade edilmelidir; karşısındakinin beklentisine göre ya da olması gereken mükemmelliğe göre değil. Belirli bir konuda çatışma yaşandığında, o çatışma konusu üzerinde durulmalı, başka çatışma konuları çatışmaya dahil edilmemelidir. Birinin haklı çıkması yerine, her iki tarafın da anlaşabileceği bir çözüme ulaşmak gerekir. Aile içinde yaşanan iletişim problemleri kişilerin stres seviyelerini arttırır ve depresyona sebep olabilir. Eğer ailenizde iletişim problemi olduğunu düşünüyorsanız ve yukarıda bahsedilen öneriler bu problemi çözmeye yardımcı olmuyorsa, bir uzmandan yardım almak asıl problemin bulunmasında ve aile içi ilişkilerinizin düzelmesinde etkili olacaktır.
Aile İçi Şiddet
Aile içi şiddet her yaşta, toplumda, eğitim düzeyinde ve sosyoekonomik grupta meydana gelen yaygın bir problemdir. Bu problem birbirine bağımlı ya da bağımsız şekilde aynı ev içerinde varolur. Şiddet ve şiddetin yarattığı korku normal aile fonksiyonları üzerinde yıkıcı etki yapar. Ev içerisinde yaşanan şiddet özellikle kadını ve çocuğu etkiler. Ev içi şiddetle birlikte yaşama; tüm aile üyelerinde fiziksel ve duygusal hasara neden olur. Aile içi şiddet aile üyelerinden biri tarafından aynı ailedeki bir diğer üyenin yaşamını, fiziki veya psikolojik bütünlüğünü veya bağımsızlığını tehlikeye sokan, kişiliğine veya kişilik gelişimine ciddi boyutlarda zarar veren eylem veya ihmaldir. Aile içi şiddet hem psikolojik hem fiziksel olarak ortaya çıkabilir. Psikolojik şiddet zor tespit edilir ve kişinin suçlu, kendine güvensiz, çaresiz ve güçsüz hissetmesine neden olur. Manipülasyon, aşağılama ve hakaretler, fiziksel şiddetten daha yaygındır ve çoğu zaman şiddet olarak algılanmaz. Fiziksel şiddet ise; dövme, tokatlama, tekmeleme, yakma gibi eylemlerin yer aldığı şiddet türüdür. Her iki şiddet türünde de bireylerin bir aile terapistinden yardım almaları faydalı olacaktır.
Kıskançlık, Sadakatsizlik
Kıskançlık ve sadakatsizlik her ilişkinin kendi bağlamı içerisinde araştırılması gereken konulardır. Her ne kadar toplumumuzda “Seven kıskanır.” gibi bir algı olsa da, uzmanlara göre kıskanmak sağlıklı bir davranış değildir. Kıskanma ve sadakat göstermeme davranışları bireylerin psikolojileri hakkında ipucu verir. Kıskançlığın ve sadakatsizliğin ilişkide problem oluşturması durumunda çiftler bir uzmana danışmalıdır.
Evliliğe Hazırlık
Evlilik öncesi hazırlık, evliliğe “iyi bir başlangıç yapabilme” fırsatı verecektir. Böyle bir hazırlık, çiftlerin birbirlerini daha iyi tanıyarak evlilikle ilgili gerçekçi beklentiler oluşturabilmelerine, etkili iletişim kurma ve olası sorunlarla baş edebilmelerine yardımcı olacaktır. Eşlerin evlilik öncesi hazırlığının ve evlilik problemleri henüz ortaya çıkmadan eğitim almalarının önemi bütün dünyada bilimsel çalışmalarla da ortaya konulmaktadır. Evlilikte uyum için evlilik ile ilgili bilgi sahibi olunması önemlidir. Merkezimizde evlilik öncesi ilişkileri değerlendirmek ve hayat arkadaşı olarak seçeceğiniz birey ile uyumunuzu ölçmek için çeşitli değerlendirmeler yapılmaktadır.
Evliliğe Yönelik Beklentiler
Kişinin evlenmeye karar vermesi ve eşini seçmesi, hayatında aldığı en önemli kararlardan biridir. Eş seçimi rastgele bir süreç değildir.
Evlenmek için verilen karar; kişinin bundan sonraki hayatını kiminle ve nasıl geçireceğini, kişiyi bekleyen yeni sorumlulukları, çocuklarının annesinin/babasının kim olacağını ve ailenin bir bütün olarak nasıl bir hayatı olacağını belirler. Çiftler evlilikten beklentilerini birbirlerine göre ve gerçekçi oluşturduklarında ilişkilerindeki çıkmazlarla daha kolay başa çıkabilirler. Evlilik, kişisel, sosyal ve ailevi beklentilerin bir araya gelmesidir.
Evlilik hayatı ilk zamanlarından itibaren birbirinden farklı üç ayrı döneme ayrılmaktadır:
- Evliliğin birinci döneminde çiftlerin ilişkisine romantik duygular hâkimdir.
- İkinci dönemde karşılıklı kişilik çatışmalarını başlamaktadır ve eğer bireyler mantıklı davranışlar sergilerlerse bu dönemi aşabilmektedirler.
- Son dönem ise bağlılık dönemidir. Bu dönemde evlilik sağlıklı yürüyorsa çiftler arasında aşk duygusu giderek sevgi, bağlanma ve saygıya dönüşmektedir.
İlişkiden elde edilen doyumun pek çok özelliğe göre biçimlendiğini söylemek mümkündür.
Evliliği Geliştirme ve Güzelleştirme
Evlilik kişilerin hayatlarındaki yeni bir başlangıçtır ve her birey yeniliklere aynı oranda açık değildir. Evlendikten sonra kişilerin evliliğe, evliliğin getirdiği sorumluluklara atfettikleri duygular ve yaşanılan yeni durumun etkisiyle ortaya çıkan stres; çiftler arasındaki ilişkiyi kötü yönde etkileyebilir. Evliliğin ilk dönemi evliliklerin fanusu gibidir. Bu süreç bittikten sonra çiftler hayatlarını birlikte sürdürmekten, kararları birbirlerine danışarak almaktan ve aynı evi paylaşmaktan bekledikleri hazzı alamayabilirler. Bu durumda unutulmaması gereken şey evliliğin kümelerin (kişilerin) birleşmesi değil, kesişmesi olduğudur. Yani kadın ve erkek ilişkide kendi alanlarını yaratmalıdır. “Ben”in “biz”i yaşattığı, “biz”in “ben”i yaşattığı ilişkiler için gerekli durumlarda bir uzmana danışmak faydalı olabilir. Bir ilişkiyi en çok yıpratan şey, alışkanlıktır. Her evlilik de bir müddet sonra alışkanlık haline gelir. Bir şeyin alışkanlık halini almaması için, farklı şekillerde sunulması gerekir. İnsan, eğer ilişkilerini renkli ve çeşitli hale getirebilirse, alışkanlık tehlikesinden kurtulur.
Ailede Rol Dağılımı
Ailelerde yaşanan rol çatışmaları ilişkilere iletişim kopukluğu olarak yansımaktadır. Rol çatışmalarının sonucunda bireyler birbirlerini anlamaya çalışmayı bırakabilirler. Hayatın her aşamasında çeşitli roller yükleniriz. Her role uyum sağlamak için zamana ihtiyacımız olabilir. Yalnız kendini düşünmekten, artık daha fazla kişiyi düşünüyor olmak ve buna uyum sağlamak kolay değildir. Son yıllarda kadın ve erkek rollerinde hızlı bir değişiklik yaşanmaktadır. Beklentiler oldukça yükselmektedir. Yoğun stres altında yaşayan insanlar modern hayatın getirdiği problemlerle birlikte, ailenin sosyal ve psikolojik sınırlarını zorlamaktadır. Geleneksel ilişkilerde roller ve yapılacak işleri kimin yapacağı daha belirgin iken, günümüzde bu algı artık değişmektedir. Bu durumda eşlerin beklentilerinin ne olduğunu birbirleriyle açıkça konuşmaları, destekleyici davranmaları çok önem kazanmaktadır. Anlayış içerisinde duruma uygun hareket edebilmeyi öğrenmek ailede mutluluğu sağlayabilir. Rollerin aynı zamanda sorumluluklarımız olduğu unutulmamalıdır. Roller konusunda esnekliğin olması önemlidir.
Ailede Ekonomik Problemler
Yapılan araştırmalara göre, ekonomik sıkıntılar, göç, işsizlik, toplumsal travmalar ve belirsizlik toplumumuzun sinir sisteminin bozulmasının, giderek stresli ve depresyona meyilli bir yaşam sürülmesinin başlıca nedenleri arasında gösteriliyor. Aile sisteminin değerlendirilmesinde bireylerin birbirleri ile olan iletişimleri ve içlerinde bulundukları sosyal konum, sosyal çevre hep birlikte ele alınmalıdır. Herhangi bir problemi sadece kişinin özelinde ele almak pek çok noktayı gözden kaçırmaya neden olabilir. Bu nedenle, hayata karşı denge ve düzenimizi bozan herhangi bir durumun çevresel faktörlerden bağımsız gerçekleştiğini söyleyemeyiz. Aileden sonra hayatımıza en çok temas eden sistem ise iş ve sosyal yaşamdır. İş hayatında yaşadığımız stres, özellikle üstesinden gelemeyeceğimiz iş yükleri altına girmemizle birlikte başa çıkılması çok zor bir duruma gelebiliyor. Sosyo-ekonomik sıkıntılar stres düzeyimizi artıran ve sinir sistemine doğrudan etki eden önemli durumlardır. Bu iki önemli sistemden biri çöktüğünde, diğerine olumsuz etkilerin olması kaçınılmazdır. Ekonomik sıkıntıların aile içinde yarattığı stres; sadece çiftleri değil çocukların da bu durumdan fazlasıyla etkilenmesine neden oluyor.
Ekonomik problemlerin çiftlerde yarattığı stres;
- Küçük şeylerin büyüyerek kavgaya dönüşmesine,
- Mevcut durumdan birbirlerini suçlamalarına,
- Psikolojik ya da fiziksel şiddete,
- Eve gelmek istememe,
- Alkol ve sigara tüketiminde artış,
- Depresyon, Panik atak gibi psikolojik hastalıklara,
- Cinsel işlev bozukluklarına neden olabilir.
Ekonomik problemlerin çocuklarda yarattığı stres: Eğer çocuklara evde yaşanılan problemler onların yaşlarına uygun olmayan bir şekilde yansıtılırsa, 7-8 yaş öncesi çocuklar bu önemli durumu tam kavrayamasalar da evde yaşanılan stres ortamından kendilerini suçlayacaklar, ne yapacaklarını bilemedikleri ve duygularını tam ifade edemedikleri için ya daha fazla içe kapanacaklar ya da agresif ve saldırgan tavırlar sergileyeceklerdir. 8-15 yaş arası çocuklar ise mevcut durumun farkındadırlar, elinden geleni yapmak isteyecek ve işbirliğine açık olduklarını hissettireceklerdir. Ancak ergenlik döneminde özellikle arkadaş çevresinden, izlediği dizilerden veya filmlerden etkilenebildikleri için param olmazsa dışlanırım korkusuyla kendilerini güvensiz, değersiz hissedebilirler. Daha fazla içe dönüp, eve kapanabilir, derslere konsantre olmakta güçlük çekme, depresyon gibi psikolojik sorunlar yaşayabilirler. Bu nedenle çocuklara ekonomik problemler aktarılırken onların taşıyabilecekleri kadarı yansıtılmalı, onlardan nasıl bir destek beklediğimiz açıkça anlatılmalıdır.
Çocuklar ve Akrabalara İlişkin Sorunlar
Çocuk ve aile tutumları birbiriyle bağlantılı ve etkileşim içinde olan kavramlardır. Danışmanlık sürecinde, çocuklarla ilgili problemlerde aile tutumları ile çalışılır. Çoğunlukla çocuk sorunlarının kişisel olmadığı, aile sorunu olarak ele alınabildiği söylenebilir. Bu nedenle, çocuklarla ilgili sorunlarda, çocuk değerlendirmelerinin yanında, öncelikli olarak aile tutumları da incelenmektedir. Çocukla ilgili sorunlarda; ailenin, çocuğun temel ihtiyaçlarını (sevgi, ilgi, güven, beslenme gibi) karşılıyor olup olmadığı, kararlı ve tutarlı davranıp davranmadığı, ödül ve ceza yöntemlerini ne kadar sağlıklı uyguladığı veya çocuğu disipline etmek için hangi yöntemleri tercih ettikleri araştırılmalıdır. Çocuğun ve aile tutumlarının değerlendirilmesinin ardından, çocuğun sorununa yönelik çözüm süreci ortaya çıkmaktadır. Çözüm sürecinde, aile ile işbirliği önem taşır. Akrabalarla olan ilişkiler ise evli çiftler arasında büyük sorunlar oluşturabilmektedir. Bu sorun genellikle eşlerin birbirlerinin ailelerinden hoşlanmamaları ve bunu birbirlerine yansıtmaları şeklinde ortaya çıkmaktadır. Akrabalarımızla olan ilişkilerimiz arkadaşlık ilişkilerimizden çok daha farklıdır. Çünkü ailemizi seçemeyiz ve ailemizle daha samimi, sıkı bağlarla bağlıyızdır. Akrabalarımızdan biriyle olan sorunumuz bütün ailemizi etkileyebilir.
Peki sorunumuzun olduğu akrabalarımıza karşı nasıl bir aksiyon almalıyız?
- “Sen” dili yerine “ben” dili kullanın. (Sen şöyle davrandığın için böyle oldu değil, ben bu tarz hareketlerden hoşlanmıyorum gibi)
- Sorun yaşadığınız kişiye kendisini ifade etmek için zaman verin ve yargılamadan dinleyin.
- Sorun yaşadığınız (fikir ayrılığına düştüğünüz) konuları bilin ve bu konularda konuşurken dikkatli olun.
- Sorun yaşadığınız kişi ile aranızdaki pozitif noktalara odaklanın.
Eşlerin Birbirlerine Yeterince Vakit Ayıramamaları
Araştırma sonuçları, eşiyle isteyerek evlenmiş, aralarındaki romantik ilişkiyi sürdüren, birbirlerine karşı iletişimlerinde olumlu mesajlara sahip çiftlerin aralarındaki sevgi dolu birlikteliği yitirmediklerini göstermektedir. Çiftlerin aralarındaki ilişkinin ömrü, birbirlerine duydukları sevgi ve yakınlık sonucu geliştirecekleri duygusal bağa bağlıdır. İlişkinin başlangıcında yoğun olarak yaşanan aşk ve sevgi, ileriki yıllarda aralarında güçlü bir bağın oluşmasına zemin hazırlamaktadır. İlişkinin ilk iki senesinde aşk daha çok hissedilirken, ikinci seneden sonra aşk yerini samimiyet, bağlanma gibi kavramlara bırakır. Mutlu çiftler de üzüntü veya geçimsizlik yaşamakta, zaman zaman ilişkilerinde çatışmalara rastlanmaktadır. Üstelik bu çiftler de problemlerini her zaman başarıyla çözümleyemeyebiliyorlar. Buna rağmen mutlu olabilen bu çiftleri mutsuz çiftlerden ayıran en temel farklılık, tartışmalardan sonra da bu bağı tamir edip yenileyebilme becerileridir. Sevgi temelli bir ilişkide çiftler birbirlerinin duygu, düşünce ve davranışlarındaki zamanla oluşan farklılıkları keşfederek bu farklılıkları kabul edip, ilişkilerini bu şekilde daha sağlam temeller üzerine oturtabilirler. Ayrıca araştırmalar, çiftlerin arasındaki sevgiyi destekleyen, aşkın devam etmesini sağlayan ve aralarındaki gerginlikleri azaltan en önemli unsurlardan birinin de sağlıklı cinsel hayat olduğunu göstermektedir. Bunun için de eşlerin birbirlerine yeterince vakit ayırmaları gerekmektedir.
Alkol, Uyuşturucu, Kumar vb. Bağımlılıklar
Bireyin bağımlılığı hem aile içi sorunlardan oluşmuş olabilir, hem de aile içi sorunlara yol açabilir. Alkol ve madde bağımlılığı kişiye, ailesine ve topluma zarar veren önemli bir halk sağlığı sorunudur. Kişilerde ortaya çıkabilecek ağır ruhsal ve bedensel hastalıklar yanında, kişiler arası ilişkilerin bozulmasında, aile içi çatışma ve gerginliklerin artmasında, boşanmada, çocukların olumsuz yönde etkilenmelerinde çeşitli ekonomik kayıplarda, yasal ve toplumsal sorunlarda, trafik ve iş kazalarında, yaralama, ölüm ve öldürmelerde başta gelen sebeplerdendir. Bu sonuçlarla karşılaşmamak için bir an önce bağımlılık konusunda aksiyon alınmalıdır.
Cinsellikle İlgili Sorunlar
Cinsellik tek bir bağlamda incelenebilecek bir konu değildir. Cinsellikle ilgili sorunlar araştırılırken aile yapısı, kültür, yetiştirilme tarzı gibi konuları incelemek gerekir. Cinsel sorunlar pek çok sebebe bağlı olabilir. Sorunlar hem biyolojik hem psikolojik kaynaklı ortaya çıkabilir. Bireylerin sorun sebebini anlamak için öncelikle bir tıp doktoruna görünmeleri gerekir. Eğer sorun biyolojik kaynaklı değil ise, psikolojik sebepleri araştırılmalıdır. Psikolojik sebepler; travmalar, kültür, tabular, cinselliğe atfedilen duygular, korku vb. olabilir. Psikolojik sebeplerin aşılmasında ise cinsel terapi konusunda uzmanlaşmış bir terapistten yardım almak gerekir.
Kişilik Çatışmaları
Globalleşme etkisiyle kadınların iş gücüne katılımlarının daha çok artmasına paralel bir şekilde ailelerde boşanma oranlarında artış, doğum oranında azalmalar, evlilik yaşının ertelenmesi olgusu yaygınlaşmıştır. Günümüzde aile çatışmasının en çok yaşanan çatışma türleri arasında yer aldığı söylenebilir. Aile çatışmaları, uzun yıllar boyunca çok sayıda araştırmaya konu olup arada “sıradanlaşarak” gündemden kaybolsa da günümüzde özellikle teknolojideki gelişmelerin “yan etkisi” olarak tekrar yaygınlaşmakta, olumsuz etkilerinin kapsamı büyüyerek sadece bireylerin aile hayatları ile sınırlı kalmayıp, bütün hayatlarını kapsayabilen bir sosyal tehlikeye dönüşmektedir. Çatışmalar zaman temelli, gerginlik temelli ve davranış temelli olarak üçe ayrılmaktadır. Günümüzde bireylerin çok sayıda rol üstlenmesi, aileleri ile geçirilen zamanı azaltabilir ve bunun sonucunda çatışma ortaya çıkabilir. Rol belirsizliği ise bir diğer çatışma nedenidir. Ayrıca bireylerin birbirlerinde beklentilerinin farklı olması ve bu beklentilerin karşılanamaması aile içi çatışmaların sebebi olabilir. Bu durumda çatışmaların asıl kaynağına inilmesi, zamanında ve etkili çözülebilmesi için aileler objektif bir üçüncü kişiden yardım alabilirler.
Çocuk Sahibi Olma veya Olamama
Yakın zamana kadar, çoğu insan genellikle evlenmek ve çocuk sahibi olmak istemekteydi, ancak bu durum son dönemlerde değişmekte ve çocuk sahibi olmayı tercih etmeyen eşlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Çocuk sahibi olma konusunda çiftler sorunlar yaşayabiliyor, bu sorunlar; çiftlerden birinin çocuk isteyip, diğerinin istememesi, çocuk sahibi olamama (kısırlık) gibi sıralanabilir. Bu gibi durumlarda çiftlerin doğru iletişim kurmaları beklentilerini dile getirmeleri çok önemlidir.
İkinci Evliliklerde Eski Eşlerle İlgili İlişkiler ve Çocuklarda Uyuşmazlıklar
Boşanmanın veya bir vefatın ardından gerçekleştirilen ikinci bir evlilik beraberinde endişe ve stres getirir. Bunların en başında çocuğun evliliğe ne şekilde yaklaşacağı ve anne/babanın ne yapması gerektiği gelmektedir. Çocuğa bu durum baş başa anne/baba tarafından açık bir şekilde anlatılmalı, çocuğun karşısına tanımadığı kişi çıkartılarak evlilik haberi verilmemelidir. Gerçekleştirilecek evlilik çocuğun hayatını da tamamen değiştireceğinden çocukların bu süreci özümsemeye ve alışmak için zamana ihtiyaçları vardır. Anne/babanın çocuğun anne/babası ile görüşmesinin engellenmeyeceği yönünde açıklamaların yapılması gerekir. Açıklamalar aynı zamanda davranışlar ile desteklenmeli, görüşmeler için ayrılan zamanlara titizlikle uyulmaya dikkat edilmelidir. Bunun yanında anne/babanın tutumu da, çocuğun yeni evliliğe olan tutumunda önemli bir faktör teşkil edecektir. İkinci evliliğe anne/baba olumsuz bir tutum yaklaşım sergiliyor ve bu yönde geribildirimlerde bulunuluyorsa, çocukta anne/babanın davranışlarından etkilenecektir. Bunun yanı sıra çevresinden gelecek olumlu veya olumsuz söylemlerden de etkilenebilir. Bu konuda da çocuğunuza çevreden gelebilecek tepkilerle ilgili bir bilgilendirme yapılması yararlı olabilir. Her aile kendine özgüdür ve değinilen noktalardan tamamen farklı olayların yaşanması da olasıdır. Temelde çocuğa mümkün olduğu kadar açık bir şekilde davranmak ve ona ailenin bir parçası olduğunun; sevildiğinin ve güvende olduğunun hissettirilmesi önemlidir. İkinci evliliği yapan bireylerin, eğer önceki evliliklerinden çocukları varsa eski eşleri ile ilişkilerini belli sınırlar çerçevesinde, medeni bir şekilde yürütmeleri gerekir
Boşanma Süreci
Boşanmanın aslında evlenme aşamasındaki koşullar ve umutlarla bağlantılı olduğu düşünülmektedir. Amaç ‘Ölüm bizi ayırana kadar’ olsa da karşılıklı beklentilerin karşılanamaması çoğu zaman evlilik birliğinin bozulmasını bir zorunluluk haline getiriyor. “İki tane ruh sağlığı son derece iyi yetişkin arasında bile sağlıksız evlilik ilişkisi olabileceği bir gerçektir”. Evlilik insan yaşamındaki en önemli kişiler arası ilişkilerden biri olarak kabul edilir. Bazı insanlar için önemli bir doyum ve mutluluk kaynağı olan evlilik, bazıları için pek çok olumsuz sonucu beraberinde getirir. Mutsuz bir evliği sürdürmenin genel mutluluk, yaşam doyumu, benlik saygısı ve genel sağlıkla olumsuz yönde ilişkili olduğu bilinmektedir.
Evliliğin bitmesine yol açan sebepler çok çeşitli olabilmesine karşın, en çok görülen sebepler şunlardır;
- Ekonomik sorunlar,
- Eşlerin sosyo-kültürel yapı farklılıkları,
- Cinsel sorunlar,
- İletişim bozukluğu,
- Eşlerden birinin ihaneti,
- Aile içi şiddet,
- Zevk ayrılıkları,
- Eşlerin birbirlerini ihmal edişi,
- Ailelerin aşırı müdahalesi, eşlerden biri veya her ikisinin ailelerine bağımlı ya da zayıf kişilikte olmaları,
- Çocuk sahibi olamama,
- Ciddi ekonomik ve sınıfsal farklılıklar,
- Yaş farkının fazla olması,
- Erken yaş evlilikleri, aile baskısı ile evlendirmeler,
- Taraflardan birinin ani kişilik ve yaşam pratiğinin değişmesi,
- Psikiyatrik sorunlar/depresyon, panik atak, şizofreni vb.,
- Uyuşturucu, alkol ve kumar alışkanlığı.
Eşlerden birinin ya da ikisinin mutsuzluğu pahasına sürdürülen evlilikler olduğu gibi birçok mutlu görünen evlilikler de vardır ki; sudan ve yüzeysel nedenlerden dolayı, kısa sürede boşanmayla sonuçlanır. Birçok evlilikte karşılıklı boşa çıkan beklentiler, başarısız yaklaşma çabaları, duygusal bağı sarsıyor ve böylece duygusal alışverişin dengesizleştiği bir şekil alıp, boşanma kaçınılmaz hale geliyor. Bazen de eşlerden birinin umudunu kesmemesinden, yalnız başına yaşamını sürdürmek istememesinden ya da çocukların sorumluluğundan dolayı evlilik sürdürülebiliyor. Bu durumda da boşanma olmasa da eşler duygusal olarak birbirlerinden ayrılıyor.
Evliliğin yıkılmasında gerçek sebep sevgi, saygı ve güven bağlarının zayıflamasıdır; diğer bir çok faktör birer belirtidir.
Boşanma, ilk bakışta sadece karı kocayı ve aile bireylerini ilgilendiren bir durum gibi görünse de, aslında toplumu ve sosyal düzeni yakından ilgilendiren önemli bir konudur.
İlişkiden Kopamama
Alışkanlıklarımızdan vazgeçmek hepimiz için zor bir süreçtir. İlişkiler de bir süre sonra alışkanlığa dönüşebilir. Bazen çiftler evliliklerindeki sorunları bilmelerine ve artık yürümeyeceğini düşünmelerine rağmen ilişkilerini bitiremezler. Bunun sebebi ise güvenli alanlarından çıkamama, belirsizlik korkusu ve yalnız kalma olabilir.
Bağlı olmak mı, yoksa bağımlı olmak mı? İkisinin de kökeni bağ (yani ilgi, ilişki, rabıta) kelimesinden geliyor ancak bağlılık sağlıklı davranış örüntülerini tanımlarken, bağımlılık sağlıksızı ifade etmektedir.
Her bireyin doğuştan itibaren yakın ilişki kurma ihtiyacı vardır, bağlanabilme özelliği ile de bu ihtiyacını gidermektedir. Evlilikte eşine bağlı birey sorumluluk sahibidir, ilişki içerisindedir, gerektiğinde yalnız kalabilen, karar verebilen, kendine güvenen ve kendine yeten biridir.
Bağımlı olduğunuzu düşünüyorsanız; değişime karşı istekli, sabırlı, yeterli motivasyona sahipseniz, doğru destekle veya bir uzman yardımı alarak üstesinden gelebilirsiniz.
Bitmiş bir ilişkiye tutunma çabası, kendi dengenizi olduğu kadar, karşınızdaki insanın dengesini de bozar. Bu duygusal dengesizlik yaşamla uyumunuzu da bozacaktır.
Boşanma Aşaması
Boşanma aşamaları, evlilikte gözlenen ‘tehlike belirtileri’ ile başlayıp, boşanma sonrası eşlerin bağımsız bir yaşam ve ‘uyumlu yeni bir kimlik’ kazanmalarına kadar geçen süreç olarak ele alınmaktadır.
Ayrılık öncesi boşanma aşamalarının başlangıcı sayılan duygusal boşanmanın ilk belirtisi ‘düş kırıklığı’dır. Eşini romantik sevgi ve bu sevginin getirdiği körlük içinde algılamakta olan kişi, giderek bilinçlenip körlükten sıyrılıp, eşinin gerçek kimliğini fark etmeye başlayınca düş kırıklığı yaşar. Eşler arasındaki farklılıklar, berraklaşıp eşinin idealinde yaşattığı eşe benzemediğini algılayınca, kişinin düşünce tutum ve davranışları, eşin ve aralarındaki ilişkinin olumsuz yönlerinde yoğunlaşır .
Eğer eşler farklılıkları kabul eder, düş kırıklığını gizlemez, duygu, istek ve beklentilerini dillendirip, karşılıklı uzlaşmaya giderek etkileşimi sürdürürlerse, ilişkiler olumlu yönde gelişir. Evliliğin birliğini bir uzlaşma içinde sürdürebilirler.
Bunun tersi olarak, durumu değiştiremeyeceklerini anlar ve gerçekleri olduğu gibi kabul ederlerse ilişkiler olumsuz yönde gelişir.
Geçimsizlik, birbirine yeterli olamama ve çatışmaların yarattığı baskılar karşısında eşlerin kendilerini savunucu bir mekanizma içine sokmaları ve ilişkilerin giderek değerini ve anlamını yitirmesi ile ‘ kopukluk’ aşamasına ulaşılmış olur.
Eşlerden birinin ya da her ikisinin başka bir yaşam hayali kurmaya ve bunları gerçekleştirmek için planlar yapmaya başlaması ile artık ilişkinin devam etme olasılığı çok azalmış ya da sona ermiştir. Eşler aynı çatı altında ve ortak bir mekânda, minumum evlilik rolleri ile var olurlar. Kendini ilişkiden çeken eşe diğer eşin tepkisi çoğunlukla kaybedilenleri kurtarma savaşı şeklinde olmakta, suçlamalar, pazarlıklar şeklinde gelişen bu tepkiler de ilişkiden kopan eşin ayrılma düşüncesini pekiştirmektedir.
Boşanma kararından önce, tarafların şu kritik soruları kendilerine sormalarında fayda var diye düşünüyoruz.
- Evliliğimi kurtarmak için gerçekten elimden geleni yaptım mı? Bu soruyu sormadan alınan ayrılık kararı, insana sonradan “keşke ”dedirtebilir.
- Mutsuzluğumun sebebi gerçekten evliliğim mi, yoksa kendimden kaynaklanan sebepler de var mı?
- Ayrıldıktan sonra ortaya çıkacak sorunlarla baş edebilir miyim?
- Boşanma kararı çocukları nasıl etkileyecek?
Boşanma Sonrası Yaşanan Sorunlar
Boşanma, kimi zaman aileden birinin ölümünü takiben oluşan duruma benzeyen bir psikolojik kriz olarak da düşünülebilir.
İlk tepki anlamlılık kaybı, üzüntü, yalnızlık hissi ve diğer insanlarla iletişim kesme şeklinde olabilir. Olayları inkâr etme aşamasını geçen kişi, daha sonra çoğunlukla olaydan kendini soyutlama isteği duyar. Eşine ve kendisine öfkeli olabildiği gibi başına gelenlerden dolayı bir başkasını da suçlayabilir. Kimi zaman eşitlik görme arzusuyla kara kaplı defterleri açar (bu durum genelde boşanma sırasında çocukların velayeti ve mal paylaşımı konusunda kendisini gösterir). Zaman zaman başarısızlık hissinden, zaman zaman da sebepsiz kendinden nefret eder depresyon belirtileri gösterebilir.
Anne-babanın boşanması ebeveynler kadar çocuklar için de oldukça zor ve stresli bir süreçtir. Boşanma çocuk gelişiminde önemli etmen olan tam aileye son verir. Bu süreçte çocuk üzerinde gerekli önlemler alınmazsa yaşam boyu olumsuz etkilerini yaşayabilir.
Bu sorunların aşılmasında bir uzmandan yardım almak günlük hayatınıza daha kolay geri dönmenize yardımcı olacaktır.
Daha fazla bilgi için lütfen bizimle iletişime geçin & randevu alın
İletişim
Adres: Cinnah Cd. Şöhret Apt. No:51/8 Çankaya Ankara
Tel: 0312 440 70 73
GSM: 0532 597 70 70
Email: [email protected]
E&E Psikolojik Danışmanlık ve Eğitim Merkezi
Ekibimiz;
uzman psikolog, sosyolog, uzman aile danışmanlarından oluşmaktadır.